HAYAT AĞACI

Tam yazımı bitirmiştim, kaydetmeden elektrikler gitti geldi. Sinir oldum.Şimdi tekrar yazmayı deneyeceğim. Yukarıda fotoğrafı görülen kolyenin ucunu bir arkadaşım bana hediye etmişti. Ben de kırmızı mum iplikten makarayla zincir yapıp, ucuna taktım. Çok severek kullanıyorum. Üzerindeki hayat ağacı figürüne ne zaman baksam, ya da dokunsam hep duygulanıyorum. Doğada hayatı bize tasvir eden pek çok şey var belki, ama beni en çok etkileyeni bu... Dallarına, yapraklarına, üzerindeki kuşlara bakınca "gerçekten hayat ne kadar kısa" diye geçiriyorum aklımdan. Ama sonra kalın gövdeye ve köklere bakınca " aslında hiç de değil "diyorum.Erkek kardeşimi sabah askere yolcu ettik. Hayatımızdaki duygusal anlara biri daha eklendi. Ben ardından bakarken, kocaman adam, gözümde çocuk oluverdi. Bebeklikten başladı annemle inatlaşmaları. Annem yemek yedirmek için çırpınır bazen oturur ağlardı. Hep kendi bildiğini yaptı, hiç şaşmadı bu yoldan. Sekiz aylıkken kollarını iki yana açar hızlı hızlı yürürdü. Düşecek korkusuyla biz arkasında...Komşu çocuklarıyla akşama kadar sokakta top oynar, kavga eder, cam kırardı. Hatta abartıp kolunu dirseğinden üç kez, bacağını birkez kırmışlığı vardır. Bunu yanında ki yaralanmaları (cam kesiği, akrep sokması v.s..) saymıyorum.Hiç bir zaman okuma heveslisi olmadı. Ticaret Lisesini bitirdi, ardından iki yıllık işletme. Sonuçta 16 ay askerlik yapacak. Bu arada bayramda "okulda bir olay olunca, abim olmadığı için hep ablam gelirdi, okulu birbirine katardı. Rezil olurdum" diye itiraf etti:) Kızıyorum kendime herkes gidiyor askere, ne var yani diye. Ama anaç tarafım işte kabardı gene, ne yapacak orda diye. Sonra iyice duygularım zıpladı, babamın yokluğunu, annemin yalnız kalmasını, Sibel' in uzakta olmasını düşündüm...Ama hayat böyle değil mi? İstediğimiz gibi olmıuyor işte. Düş Sokağı Sakinleri 'nin "Al götür beni" şarkısını mırıldanıyorum. Zira sesim kötü olduğu için Bilge ve Koca tarafından yasaklandı yüksek sesle şarkı söylemem. Ne sinir bir durum, yeni fark ettim. Dün Bilge' yi almaya taksiyle gittim. Kreşin önünde biraz beklettim diyemidir nedir anlamadım, taksici bey bek bir suratsızdı. Zamanında Bilge' ye kötü kelimeler söyleyince "bu kötü lafları aptal çocuklar söyler" cümlesini sarf etmişiz. Akşam takside "anne Asya pislik diyor bu kötü lafları aptal çocuklar diyerler değil mi? " sorusunu benim kıvırmalarım karşısında en az onkere çeşitli versiyonlarda sordu. Amaç Asya' ya "aptal çocuk" dedirtmek. Ben de durumu anlayabileceği şekilde anlatmaya çalışırken, taksici "abla söyle de kurtul" dedi. Allahtan eve gelmiştik. Bahşiş bırakmadan indim:) Bilge' de dayısını görünce mevzuyu unuttu. Yani unutmuştur diye düşünüyorum...

Yorumlar