Kelebeğin Rüyası

Pazartesi ofisteki tüm işlerimi hallettim. Salı gününe iş bırakmadım. Bilge' yi okula bırakıp doğruca sinemaya gitmek için yola koyuldum. Baktım erken olacak, yakındaki alışveriş merkezinde oyalandım. Filme yarım saat kala gişeye geldim. Tıklım tıklım, hafta içi kim gelecek diye düşünmüştüm oysa. Bir de sinemanın halk günüymüş, önden üçüncü sırada yer bulabildim. Olsun, kararlıyım filmi izleyeceğim.Etraftaki herkesin gözü arkalarda, gelen olmasa da arkaya geçsek derdinde. Tabi salon dolunca, böyle bir ihtimal kalmadı. Yanımda yaşlıca bir hanım oturuyordu, onun yanında da benden büyükçe kızı. Bol bol kızına soru sordu, bol bol iç geçirdi. Ama film o kadar güzeldi ki, herkesi unuttum izlerken. Şiir doldu salon, şiir yaşadı adeta. Filmde iki şey gözüme battı, birincisi Belçim Bilgin hiç rolüne yakışmamıştı. İkincisi film çok uzundu. Bunlarda nazar boncuğu olsun. Kıvanç Tatlıtuğ hayranlığı olmayan biriydim, ama o nasıl bir oyunculuktur adeta başka birini izledim. Mert Fırat zaten bambaşka, Yılmaz Erdoğan övgülerin hepsini hak etmiş. Sinema çıkışı bir kaç gündür "bana çok laf ettin, al sana yaz günü" diyen Cemre' nin getirdiği güneşte gözlerimi kırpıştırarak, kulağımda dizeler, filmden kareler uzunca yürüdüm. Çok güzel ve etkileyici bir filmdi ve kesinlikle sinemada izlenmesi gereken filmlerden diye düşünüyorum. Mutlaka izleyin derim.

Yorumlar

Yorum Gönder