Yine Hafta Sonu Geldi...

 Bu hafta o kadar yoğundu ki, telefonlarla ve hesaplarla cebelleşmek dışında pek bir şey yapamadım. Gerçi evdeydim tek iyi tarafı da bu zaten, bu yoğunluğu ofis ortamında yaşadığımı düşünüyorum, kabus gibi. Neyse adına ve kapağına bayılıp aldığım Carson McCullers' ın "Küskün Kahvenin Türküsü" ne başladım.İçinde yedi öykü var, ilk öyküyü bitirmek üzereyim oldukça ilginç bir okuma deneyimi olacak sanırım. Bitirince yazarım.
Gelelim Bilge hatuna, annemin bir lafı vardır "yarma çuvalı gibi devrilmek" diye evde tam bu vaziyette bir o tarafa bir bu tarafa devrilip duruyor.Sonunda okulu özlediğini dillendirdi:)).Zorla beni sinemaya Barbie filmi izlemeye götürdü, içerisi morgdan hallice olmasına rağmen ilk yarısına kadar uyudum. Sinemada güzel bir uyku geçirmek için bir miktar sıcak ortama ihtiyaç var. Sonrasında pembe, fuşya ve mordan beynim ve gözlerim dönmüş vaziyette filmin sonunu getirdim. Ay çok kötüydü (Bilge asla öyle olmadığını söylüyor)
Biraz kış için fasulye koydum dolaba, konserve yapınca Koca yemiyor, ne yapalım bir de böyle deneyim dedim (her şey onun için):)))
Dün bebek görmeye gittik, beş günlük minnak bişiydi. Kucağımdan bırakmadım, ama o kadar sevmeme rağmen hiç heveslenmedim. Bir kez daha anladım ki benden geçmiş artık.
Eve döndüğümüzde saat oldukça geçti, kitabıma dalmışken gök gürlemeye, şimşekler çakmaya başladı. Bilge koştu yastığıyla yanımıza yattı, bir yağmur, bir rüzgar, bir fırtına neredeyse sabaha kadar sürdü. Hiç uyuyamadım. Ankara' da hiç böyle olmazdı, bunlar tam Antalya havası aslında. Ben buralarda en çok yağmurun usul usul yağmasını sevmiştim, artık rüyamda görürüm sanırım:((
Hafta sonu Koca şehir dışında olacak, Bilge' yle kız kıza kalacağız, artık animasyonların dibine vurup,  parti falan yaparız sanırım.Şu kız büyüse de korku filmi falan seyretsek:)) Keyifli bir hafta sonu diliyorum...

Yorumlar